İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ BİRER BOMBADIR
İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ BİRER BOMBADIR
Bir gün bir komşum ile iletişim teknolojilerini ve zararlarını konuşurken komşum, “Kumanda bizim elimizde. İstediğimizi açarız istediğimizi kapatırız.” diyerek özgür irade ile tercihlerimizin ortaya çıktığını ısrarla söylemişti. Ben de tam tersine kumandanın asla bizim elimizde olmadığını izah etmeye çalışmıştım.
Şimdiye alanla ilgili olarak okuduklarımızdan ve konuya ilişkin yaşadıklarımızdan ve gördüğümüzden anladığım kadarıyla iletişime ve teknolojilerine dair kullanımlarımız birileri tarafından yönlendirilmektedir. Yani bu teknolojileri üretenler, onu kullananları kendi başlarına bırakmamaktadır. Kullanıcıların neyi, nasıl tüketecekleri konusunda kimse özgür değildir.
Bunu geçmişten belli bir yaşın üzerinde olanların, net olarak hatırlayacakları, bir örnekle açıklamaya çalışalım. Özel televizyonculuğa yeni yeni geçildiği 1990 yıllarda, RTÜK’ün olmadığı ve haliyle denetimlerin de olmadığı yıllarda, özel kanallar istediği şekilde yayınlar yapmaktaydı. Farklı temalarda yayınlar vardı. Özel televizyonların büyük bir kısmı, gece 22.00 ve 23.00’den sonra kırmızı noktalı yayınlar yapmakta idi. Bu yayınlara genel bir tepki olduğu halde, ilginç bir şekilde bu yayınların büyük oranda izlendiği görülmüştür. Burada “Kumanda alimizde olmasına rağmen nasıl oluyor da bu yayınlar izleyici bulabilmiştir?” sorusunu sormadan edemiyorum
Konunun daha iyi anlaşılması için bilindik dizilerden ve onların izlenme oranlarından da örnekler vermek yerinde olacaktır. Türk dizilerinde en çok izleyici bulan ya da başka bir deyişle tüm zamanların reyting rekorlarını kıran sahnelere bakıldığında şiddet sahnelerinin ve cinsel içeriklerin öne çıktığı görülmektedir. Hatırlandığı üzere Muhteşem Yüzyıl dizisinde “Şehzade Mustafa’nın boğulma” sahnesi izlenme rekoru kırmıştı. Bu sahne şiddet içermekteydi. Diğer bir rekor kıran sahne ise Aşk-ı Memnu dizisinde başrol oyuncularının “cinsel içerikli” sahnesiydi. Aynı şekilde bu sahne tüm zamanların en fazla izleyici rekorunu kırmıştı. Televizyonda kumandayı kontrol ettiğimizi sanıyoruz. Ama işin hakikatinin hiç de öyle olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Komşumla olan bu sohbetimizde, komşum bu sefer de “Teknolojinin ne zararı olacak! Batıdan teknolojileri alalım ama kültürlerini almayalım.” demişti. Teknolojilerin insan yaşamını nasıl etkileyeceğin soba ve kalorifer örneği üzerinden anlatmaya çalışmıştım. Daha önce biz soba ile ısınıyorduk. Soba varken ev halkı sobanın olduğu odada toplaşırdı. Orada sıcacık zaman geçirdi. Çoluk çocuk sobanın etrafında eğelenirdi.
Ancak bir gün kalorifer, sonrasında ise doğalgaz teknolojisi hayatımıza girdi. Daha önceleri ev ahalisi ile aynı odada mecburen zaman geçirirken, artık herkes ayrı bir odaya çekilmiş haldedir. Çocuklar ayrı odalarda takılıyor. Neler yapıyor haberimiz olmuyor. Kimlerle etkileşim halindeler bilmiyoruz. Aynı evin içinde komşular haline geldik.
Bu bağlamda bir hususun da daha altı çizilmeden geçilmemelidir: Teknolojiler alınırken beraberinde kültür de alınmaktadır. Yapılan sosyolojik çalışmalar teknolojilerin hayatı ciddi bir şekilde değiştirdiğini göstermiştir.
Tekrar konuya dönecek olursak; bir kalorifer teknolojisi dahi bizim ailemizi paramparça ettiği bir dünyada, iletişim teknolojileri bizlere neler yapmaz ki! Bugün boşanma davalarının çoğunda iletişim teknolojilerine dair unsurlar öne çıkmaktadır. Telefonlar, bilgisayarlar ve sosyal medya araçları yuvalarımızı yıkmaya devam etmektedir. Aldatmalar bu mecralar üzerinden rahatlıkla yapılabilmektedir. Sanal bahis, şans ve talih adı altında kumar evlerimize kadar girmiştir. Bunun sonucunda nice hayatlar son buluyor; nice ocaklar sönüyor. Her türlü çeteler sanal mecralarda kolaylıkla cirit atmakta ve çocuklarımıza musallat olmaktadır.
Teknolojiler günah işlemeyi kolaylaştırdı. Daha önce bazı kabahatleri işlemek için çabalamak gerekirken bu yeni iletişim teknolojileri üzerinden kötülükler olabildiğince hem yakınımıza ve hem de yakınlarımıza kadar gelmiştir. Özellikle ailelerimiz ve çocuklarımız büyük tehlike altındadır.
Televizyonlar yaygınlaşmaya başladığı dönemlerde bazı eleştirel bilim insanları, televizyonları evlerde bulunan birer bomba olarak nitelendirmişlerdi. Şimdi televizyona ek olarak birçok iletişim teknolojisi, evlerdeki bombalar olarak durmaktadır. Bu bombalar patlamaya başladı. Ya da saatli bomba gibi saati gelince patlamayı bekliyor. Kim bilir ne zaman nasıl bir şiddette patlayacak! Kısa süre önce evlerimizde televizyon bir bomba olarak salonlarımızda duruyordu. Ama şimdi herkesin odasında hatta herkesin cebinde ve elinde birer bomba var. Bu bombalar patlayarak bizi yok etmeye devam ediyor. Her biri hem bedenlerimizi hem de ruhlarımızı öldürüyor.
Olan bitenleri gördükçe bazen “keşke bu teknolojileri hiç görmeseydik” diyesim geliyor. O kadar olumsuzluklardan sonra, bazen insanın Orta Çağ’da yaşayası geliyor.
DR. OSMAN UTKAN

Whatsapp iletişim