Suça Sürüklenen Çocuk! Polislerimizi Şehit Etti

Suça Sürüklenen Çocuk! Polislerimizi Şehit Etti
İstanbul Çekmeköy'de bir kafede vurulan Alemdağ Spor Kulübü eski başkanı Tuncay Meriç'i 17 yaşındaki bir şüpheli öldürdü. Eyüpsultan'da 14 yaşındaki bir tetikçi sokak ortasında 20 yaşındaki Mertcan Acar'a ateş açtı. Kahramanmaraş'ta 17 yaşındaki bir zanlı, kaldırımda yürürken arkasından yaklaştığı husumetlisini bıçakladı. Diğer bir olayda yaşları 18 den küçük olan üç kişi, döner bıçaklarıyla, 16 yaşındaki bir arkadaşını hunharca katletti. Şimdi de 16 yaşındaki bir saldırgan İzmir’de polis karakoluna saldırırarak iki polisimizi şehit etti.
Bu benzeri haberleri sıkça duymaya başladık. Neredeyse böyle olaylar olmadan gün geçmiyor. Ne yazık ki suça sürüklenen çocuk sayısında, son zamanlarda ciddi artış gözlenmektedir. Son birkaç hafta içinde konuya ilişkin okuduğumuz ve duyduğumuz birkaç olay bile işin vahametini gözler önüne sermektedir.
Burada en çok konuşulan konuların başında cezaların caydırıcı olmamasıdır. Gördüğüm kadarıyla ülkemizde işlenen bütün suçlarda cezaların caydırıcı olmadığı görülüyor. Yaşı büyük olsun ya da olmasın kişiler, işlediği suçların ağır bedelleri olmadığını ve olası alacakları cezaları hesap edip kolay bir şekilde suç işleyebiliyor.
Burada infaz yasası ciddi sıkıntı teşkil etmektedir. Ne kadar ağır ceza verirseniz verin bir suçlunun yatacağı süre işlediği suça göre çok azdır. Konuyu çok dağıtmadan bir örnekle açıklayayım. Mesela cinayet işleyen bir kişi ağırlaştırılmış müebbet cezası almaktadır. Ama müebbet demek bir ömür boyu hapis yatacak anlamında değildir. En fazla yatarı 24 yıldır. Bunun iyi hali ve benzeri indirimler vesaire ile açık cezaevi hariç 14-15 yıla kadar düşebilmektedir. Kayseri’nin meşhur seri katili bile işlediği onca cinayetten sonra 20 yıl gibi bir süre sonunda cezaevinden çıkmıştı. Bu seri katil çıkar çıkmaz tekrar iki cinayet işleyerek cezaevine girmişti.
Medeni kanuna göre 18 yaş ve altı çocuk olarak kabul ediliyor. Bu nedenle her ne suç işlerse işlesin bu kişiler, çok az bir süre hapis cezası yatıp ellerini kollarını sallaya sallaya dışarıya çıkmaktadır. Bazen de işledikleri suça göre sadece ifadeleri alınarak salınıveriyorlar. Onlarca suç kaydı olmasına rağmen aramızda nerede patlayacağı belli olmayan bir bomba gidi dolaşıyorlar.
İslam, ergenlikle birlikte bireyi, akıl baliğ olarak kabul ederek yetişkin sayar. Fıtrata (yaratılışa) uygun olan da budur. Ancak batıdan olduğu gibi tercüme edilerek alınan kanunlar bize ve toplumumuza uymamaktadır. Bugün gelinen noktada bunu daha iyi anlıyoruz.
Suç işlemeyi ve bu suçları işlerken planlamayı ve tasarlamayı bilen bir kişi bana göre çocuk değildir. Ne yani şimdi? Yaşı 18’den küçük ise tecavüz ederken aklı basmıyor; adam öldürürken aklı basmıyor; hırsızlık yaparken aklı basmıyor; gasp ederken aklı basmıyor mu? Bu ve benzeri işleyen kişiler suç işledikleri zaman ceza alacaklarını bilmeden mi işliyorlar? Tabi ki herkes neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor. Bu nedenle akil baliğ olduğunda işlediği her eylemden sorumlu olmaları zorunludur.
Bir de bizimkilerin, batıdan öykünerek ortaya attığı, bu ıslah olmaz suçlulara bir güzelleme olarak gördüğüm “Suça sürüklenen çocuk” kavramına ifrit oluyorum. Neymiş efendim bu çocuklar kader kurbanıymış. Anneleri babaları ayrılmış ya da onlar tarafından terkedilmiş oldukları ya da kötü koşullarda yaşadıkları için intikam almak istiyorlarmış.
Hadi böyle kabul edelim. İyi de bu iş böyle de olsa onların sorumsuz olmasını ve istediği suçu işlemesini gerektirmez ki. Bu suça sürüklenen çocuklar diye ifade edilen 18 yaş ve altı çocukların 40- 50 suç kaydı olanlar bile var. Suç işleyerek var olmaya çalışıyorlar. Bu çocukların işledikleri suçlarla ilgili ifadelerine bakıldığında hepsinin bilinçli olduğu ve bir yetişkin gibi cevaplar verdiği anlaşılmaktadır. Bu çocuklar, işledikleri suçlarla ilgili olarak bir bedelin olacağını da bilmektedirler. Aynı zamanda bu bedellerin çok az olduğunu da çok iyi tahlil etmektedirler.
Suça sürüklendiği iddia edilen bu çocukların ıslah edilmediği de ortadadır. Sadece ıslah evlerinde aile bakanlığının çabalarıyla bir sonuç alınamayacağı da malumdur. Topyekûn bir çalışma ile bütün kurumların dâhil edildiği ve müeyyidelerin de ağır bir şekilde uygulandığı bir düzene ihtiyaç vardır.
Kuran’da “sizin için kısasta hayat vardır” buyrulmaktadır. Bu anlamda Yüce Rabbimizin hükümleri caydırıcıdır. Haksız yere bir cana kasteden her kim olursa öldürülür. İdam mekanizmasının belirli suçlarda tekrardan yürürlüğe girmesi millet ve devlet yararına olacaktır.
Ben bir bayram günü bayram şekeri toplamaya çıkarılan elinde bayram şekerleri olan üç tane çocuğa tecavüz edip sonra öldüren bir soysuzun yaşamasını istemiyorum. Gencecik bir kızı bir ergenlik ayini sonucu acımasız hislerle katleden Garipoğlu ve onun gibi eli kanlı katillerin yaşamasını istemiyorum. Henüz 14 yaşında olan Ahmet Munguzzi’yi sokak ortasında bıçaklayarak öldüren şehir eşkıyalarının yaşamasını istemiyorum. Bu örnekleri sayarak bitiremeyiz.
Herkesin hatırladığı kapkaç olayları vardı bir ara. Deyim yerindeyse artık kapkaçlardan canımız bezmişti. Sonra toplum baskısı sonucu kapkaçlara ağır cezalar geldi. O günden sonra kapkaçlar bir anda bıçakla kesilmiş gibi bitiverdi. Bu olay, suçlara en ağır bir şekilde müeyyidelerin uygulanması gerektiğini göstermektedir. Herkes yaptığının bedelini ödemeli. Suçluların yaptığı yanlarına kar kalmamalıdır.
Bu vesile ile bugün bir saldırı sonucu şehit düşen polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yakınlarına büyük sabır diliyorum. Yaralanan diğer polisimize acil şifalar diliyorum.
Kuytu köşe
Osman Utkan
Öğretim Görevlisi