İSLAM'IN İLK ŞARTI

İSLAM'IN İLK ŞARTI

Zatına Mir’at Edindin Zatımı Bile yazdın Adın İle Adımı
Süleyman ÇELEBİ

Allah birdir fakat yanlış söyleyenler çoktur der Süleyman ÇELEBİ mevlid-i şerifte.
Allahu Teala Kur’an’da şöyle buyuruyor; 
“Ey iman edenler Allah’a iman ediniz.” (Nisa 136)
Yani ey iman edenler, Allah’a dosdoğru iman ediniz anlamı çıkıyor.
Bu ayetten; “Ey Allah’ın varlığına iman edenler, aynı zamanda O’nun birliğini tevhid edin” anlaşılması gerekir. Allahu Teala kendisine şirk koşanları affetmeyeceğini, şirkin en büyük günah olduğunu, şirk ile yapılan ibadetleri kabul etmeyeceğini bildiriyor. Şirk ikilik (ortak koşmak) demektir.
 Allahu Teala  diğer bir ayette; 
“Allah bir sinede iki kalp yaratmadı.” (Ahzab 4-5)
Buyuruyor. Yani, bir kalpte iki sultan hüküm süremez.
“Nefsini kendine ilah edineni gördün mü.” (Furkan 43)
Nefis burada kulun kendine izafe ettiği zanna dayalı, müstakil bir varlık olarak karşımıza çıkıyor. Halbuki, peygamber efendimiz bir hadisinde; 
“Senin en büyük düşmanın iki kaburgan arasındaki nefsindir.”
buyurarak şirkin gizlisinden ve  açığından ümmetini men ediyor.
Bu zanna dayalı gölge varlık, her şeyini Allah’tan almıştır. Kul, ne kendisinde ne de kainatta Allah'tan başka bir varlık olmadığını bilir ve kendini aradan kaldırırsa, Allah’tan gayri mevcut olmadığına iman ederse, belini büken şirk günahından kurtulur. Nefsini la şey yani yokluktan ibaret gören, Hz. Peygamberin  “Nefsini bilen Rabbini bilir.” Hadisinin sırrına ererek şirkten arınır. Asli sıfatı olan 'adem-i safi' haline rücu eder. Adem, yokluk aynası demektir. Kulun ef’ali, Hakkın ef’ali, kulun sıfatı Hakkın sıfatı, Kulun zatı Hakkın Zatıdır. Ayna, sadece bakanı gösterir onda herhangi bir suret yoktur. Kulun gönlü olan yokluk aynasında tecelli eden Hak Teala’dır. Hadisi kutside belirtildiği gibi, Allahu teala bu hale erişenin, gören gözü, tutan eli, işiten kulağı olur. Kul, onunla bakar onu görür, onunla tutar, onunla işler, onunla işitir ve her şeyde onun varlığını görür.
 Hz. Peygamber miraca yükseldiğinde, Allahu Teala'nın; 
“Bana hediye olarak ne getirdin.? diye sorduğu,
Peygamber efendimizin; 
“Sana yokluğum, hiçliğimle geldim diye cevap verince
“Bende bir tek yok yoktu, o da oldu” diyerek onu ilahi huzura kabul ettiği anlatılır.
Yokluktan başka bir binekle bu yolda yol alınamaz. Kendisine miraç yolu açılan, O’nun cemalini gören kulun adını kendi adıyla birlikte yazmış, yere göğe; 
“LA İLAHE İLLALLAH, MUHAMMEDEN RESULULLAH” 
kelimeyi tevhidini yazdırmıştır. “Bile yazdım adım ile adını” cümlesinin manası budur. 
Hz.Adem yaratıldığında kendisine ruh üflenip hayat bahşedildiğinde Ya Rabbi, her nereye baktımsa “La ilahe illallah” kelimeyi tevhidi yazıyor, dışarıda bir tek bedenim kaldı deyince Cenab-ı Hakk; 
“O’na da Muhammedün Resulullah diye yazdım” buyurarak Adem’e kelimeyi tevhidin sırrını, esmanın isimlerini öğretir.
İslamın özü TEVHİD’e dayanır. Tevhid olmazsa ne Adalet olur ne de Muhabbet. 
Hz. Ali (kv) şöyle buyurmaktadır: cemsiz fark ŞİRK, farksız cem ZINDIKLIK, cem ve farkın beraberliği TEVHİD dir. Cem ve farkın ne olduğunu anlayabilmek  ve tevhide ulaşabilmek için vahdet ve kesretin ne olduğunun bilinmesi gerekir. VAHDET, CEM mertebesi olup ZAT-I HAKKIN müşahedesidir. KESRET fark mertebesi olup HALKIN müşahedesidir. Hakk ve halk ZATIN iki itibarıdır. Ehlullah şöyle ifade etmişlerdir: “ ZAT, nefsini latif kıldı HAKK dedi, nefsini kesif kıldı HALK dedi” VAHDET ZAT-I HAKK olup, HALK zatın isim ve sıfatları itibari ile mertebeler ve düzeylerde “ZAHİR” ismiyle görünmesinden ibarettir. Vahdet-CEM sırf Zatı, kesret-fark ise Zata ait isim ve sıfatların çokluğunu ifade etmektedir. Kısaca halk Hakk’ın zahir yüzü, Hakk ise halkın batın yüzüdür. Zat ise kendi nefsini şöyle ifade etmektedir: “ O ilahi hüviyetiyle evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır”(Hadid/3) Yani halk ve Hakk Zatı Hüviyetin zahir ve batın itibarlarıdır. Alemlerde ve insanda müşahede edilen Zati hüviyettir. Nasıl ki insanın Zatı tektir. Ancak O’nun anne, baba, işçi, memur, evlad vb. olması O’na ait ismi ve sıfatlardır. İsim ve sıfatlar ise Zatının itibarları olup Zatını çoğaltmaz. İşte bu örnekteki gibi Zatının tekliğinin müşahedesi VAHDET ve CEM mertebesi, sadece isimlerinin ve sıfatlarının çokluğunun müşahadesi  FARK-KESRET ve HAZRETÜL CEM mertebesi, hem ZATININ hem isim ve sıfatlarının birlikte müşahede edilmesi TEVHİD mertebesi olup CEM-ÜL CEM mertebesidir. Vahdette kesretin, kesrette vahdetin müşahede edildiği  yerdir. Tevhid hakikatinin ve cem-fark ilişkisinin hakiki manada anlaşılabilmesi için Vahdeti Vücud mertebelerinin tahsili gerekmektedir. Kısaca Tevhid mertebelerinden bahsedecek olursak CEM ve FARKIN BERABERLİĞİNİN TEVHİD oluşuna ışık tutmuş oluruz.
 Vücud TEK ve BİR olup, (AHADİYET-HÜVİYET) mertebeleri ve düzeyleri ise çoktur. (FERDANİYET-ULUHİYET) Mertebelere ve düzeylere riayet şarttır. Mertebeler ve düzeyler arası ilişkiyi sağlayan ilahi hukuk ise  Şeriat-ı Muhammedi’dir. Sünnetulllahtır.
Mutlak Tevhid ehli, kesrette vahdeti, vahdette kesreti müşahede eden ve kesretin “ayn”ı vahdet, vahdetin “ayn”ı kesret olduğu “MUHAMMEDİ ŞUHUD” mertebesinde makam elde edendir.
Miraç, Mutlak Tevhide ermektir. “Namaz müminin miracı olup, namazında tüm bu mertebeleri nefsinde bulan ve nefsindeki Nur-u Muhammedi ve Nur-ı İlahi’ yi alemlere yayan ehlullah “MUTLAK TEVHİD EHLİ” ve “ HALİFE” dir.
“Nerede olursanız O ilahi hüviyetiyle (HÜVE) sizinle beraberdir.” (Hadid/4) ayeti Ahadiyet (hüviyet) tevhidini, “O ilahi hüviyetiyle evveldir, ahirdir, zahirdir, batındır” (Hadid/3) ayeti itibarları içeren uluhiyet (ferdaniyet) tevhidini anlatır. Biri cem diğeri fark mertebesidir.
Ehlullah, mutlak tevhidi yani hem hüviyet hem uluhiyet tevhidini hem nefsinde hem alemlerde müşahede eden ZAT ‘tır. “Enfüsde ve afakta ayetlerimizin HAKK olduğunu göstereceğiz”  ayetinin tahakkuk ettiği müşahede ehlidir.
Mutlak Tevhide ulaşmak, hem Ahadiyet (hüviyet) hem ferdaniyet (uluhiyet) tevhidini yapabilmek için miraç olan irfan yoluna çıkmak gerekir. İslamın birinci şartı kelime-i şehadet ve TEVHİD olup, buna ulaşmanın yolu da İLİM VE İRFAN dan geçmektedir. Bu nedenle İLİM FARZ kılınmıştır…İrfan yolculuğu nasip olana Aşk ile selam olsun…Miracı mübarek olsun…