Cam Kırıkları Elmas Tanecikleri
Cam Kırıkları Elmas Tanecikleri
Cemil Gül hocamın o latif konuşması ve sohbeti kadar tatlı ve ibret verici kitabı.
Mevsimler Kitap'tan çıkan eser uzun yılların birikimi sonucu insanlığa elmas tanecikleri değerinde hediyeler sunmaktadır.
Kitap karşılıklı sohbet tadında geçmektedir. “Değerli kardeşlerim!” ifadesiyle sanki yazarla birebir söyleşi de bulunuyormuş gibi hissediyorsunuz.
İnsanlığı şeytanın peşinden sürükleyen amellerin cam kırıkları ve cennete götürecek davranışlarında elmas tanecikleri olarak değerlendirilmesi oldukça güzeldi.
Kitap akıcı üslubu ve mizahlarıyla okuyucuyu kitabın içinde adeta sürüklüyor. Hele Memo faktörü kitaba ayrı bir değer ve güzellik katmış. Bir derviş edasıyla çıkışları ise düşündürücü bir özelliktedir. Hocanın, Memo ile girdiği diyaloglardaki espriler mizah yüklüdür. Bu diyaloglar yaşamı İslam inancı çerçevesinde sorgulamaktadır.
Beş bölümden oluşan kitabın düzeni de oldukça anlamlıydı.
Yaratılış gayemizden başlayıp ebedi mekanla bitmesi aslında yazarın hayata bakış açısını göstermesi açısından dikkate değerdi. Kitap hayat gibi ele alınmış. Yaratılışla başlayıp ölümle ve sonrasıyla sonuçlandırılmış.
Sonun değerli olmasının yolunun yaşam serüvenini Allah merkezli şekillendirmekten geçtiğini belirtmektedir.
Yaratılış gayemiz bölümünde inanan ile inanmayanın mukayesesini yaptığı bölüm sarsıcı bir özellik taşımaktadır. Sözde değil özde Müslüman olmanın yolunun Kur'an’ı hayat rehberi olarak tanımaktan geçtiğini belirten yazar Avrupa’da yaşayan bir Müslüman ile gayrimüslim arasındaki diyalogu ele alarak okuyucuyu düşünmeye sevk etmektedir.
“Nefsimize esir olmamak.” deyimiyle insanı yaratılış gayesinden uzaklaştıran temel ilkeye vurgu yapmaktadır.
Yazar,
kulluk ve İtaat bölümünde kulluğun şifrelerini okuyucuyla paylaşmaktadır. Ancak şu tespiti kulluğun nasıl olması gerektiğini belirtmesi açısından dikkate değer bir yaklaşımdır.
“İşime gelen, kıyıdan kenardan olan bir kulluk yeter.” şeklinde bir pazarlıkla kulluk olmaz.”
Kulluğun pazarlığının olmayacağını “Allah’la haşa pazarlık yapılmaz.” diye belirtmektedir. Kitap bütünlüğü içinde samimi bir kulun nasıl olması gerektiğini yazarın kendi şahsına münhasır anlatım tarzıyla işlemektedir. Okudukça sanki yazarla sohbet ediyormuş gibi hissediyor ve onun samimiyetini yüreğinizde hissediyorsunuz.
Dört kimlikle insanın değerini tahlil eden yazar özellikle “Aktif Müslüman” tabiriyle yeni bir deyim ortaya koymuştur. Kitabın sayfaları arasında Aktif Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini çok net bir şekilde görebiliyorsunuz.
Amentümüz bölümünde ihlas suresinin bir tefsir denemesini yapan yazar Kur'an temelli bir akideye vurgu yapmaktadır.
Ve kalbinizde saklayacağınız bir elmas taneciğini sizin kalbinize yerleştiriyor. “Kur'an’sız hayat olmaz. Kur'an’sız hayat; pasaportsuz, biletsiz yurt dışına seyahate çıkmaya benzer. Bu şekilde yurt dışına gidilebilir mi? Elbette hayır! Öyleyse biz önce Kur'an’a iman edeceğiz. Sonra onu öğreneceğiz. Sonra onu, hayatımıza tatbik edeceğiz.”
Bu yaklaşım aslında İslam inancının temel felsefesini göstermesi açısından gerçekten çok önemli bir düşünüş biçimidir. Çünkü günümüzde artık İslam, Kur'an eksenli bir yaklaşımdan uzak geleneksel bir yaşam tarzı olarak yaşanmaktadır.
Yanlış geleneksel algılara karşı da yazarın eleştirel bir düşünüşünü görebiliyoruz. Kaderle ilgili yanlış anlayışa karşı orijinal bir tespitte bulunmaktadır.
“Öyle ise kader utanmasın! Utanacak biri varsa, Allah’ın kırmızı çizgilerine, yani haramlarına ve yasaklarına, devletin meşru yasaklarına uymayanlar utansın.”
Burada yanlış anlamalarla ilgili Memo ile Hoca arasında geçen diyalogu anlatmadan olmaz.
“Memo nereye?”
“Salih Hoca’nın yanına!”
“Ne yapacaksın Salih Hoca’yı?”
“Bazı sorularım var. Siz de dediniz ya, salih hocalara sorun diye…”
“Aaah Memo! Adı Salih olan değil, kendisi salih olan hocalar… tamam mı?”
Yazar kitabında çok orijinal tespitlerde bulunmakta ve okuyucusunu bu tespitlerle düşünmeye davet etmektedir. Bunlardan birisi de; “Vücut arabasının aküsünü, yani kalbini iman şarjına bağla!” ifadesidir. İman şarjıyla yaşayan bir insanın hayatı hep iyilik üzere olacaktır. Çünkü imanın şarjı insanı her türlü kötülükten alıkoyacaktır.
Hidayet ve dalalet konusunu işlerken dalaleti bir virüse benzetmesi dikkate şayan bir yaklaşımdır. Beyne, kalbe, vücuda giren virüs insanı yavaş yavaş çökerttiği gibi günahlarda insanı öylece yavaş yavaş yozlaştırır.
Yazar ibadetlere külli bir şekilde bakmaktadır. İbadetlerin insanın hayatını bir bütün olarak kuşattığını oruç ibadeti özelinde şöyle değerlendirmektedir;
“Oruç; göz, kulak, el, ayak, gönül hatta vücut diliyle gerçekleştirilen arınma, temizlenme ve melekleşme eylemidir.”
Yazar kıssaları da olayların anlaşılmasında aktif ve etkin bir şekilde kullanarak okuyucunun konuyu daha iyi kavramasını sağlamaktadır. Özellikle dünya ahiret dengesinde bir hocanın beş dakikalık vaazında bir asayla olayı özetlemesi çok anlamlıydı.
Tembihler kısmı yazarın aforizmaları olarak veciz nasihatlerinden oluşmaktadır. Bir tane örnekle yetineyim. Diğerleri siz kitaptan okursunuz; “İnsanın canı, ayağı, eli kirlendiği gibi beyni, kalbi ve ruhu da günahlarla kirlenir.”
Bazı kavramları açıkladığı bölümde birbirinden güzel tespitlere gençliğe geniş bir ufuk açmaktadır. Notlar bölümü ise harika diyebileceğimiz paylaşımları içermektedir.
“Değerli kardeşlerim! Bir kampanya var, duydunuz mu? Allah'ımızın rahmet kampanyası sonsuza kadar devam ediyor. CENNET KAYITLARI DEVAM EDİYOR.”
Allah’ın rahmetine davet eden bu yaklaşım aslında İslam’ın insanlığa ne kadar büyük bir lütuf olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Kütüphanelere yaklaşımı ise bugüne kadar gördüğüm en orijinal bir tespitti. İnsan kütüphanelere böyle bakınca orayı yazarların, şairlerin, bilim insanlarının, felsefecilerin, ariflerin, sofilerin ölümsüz sohbet meclisi olarak değerlendiriyor.
“Kütüphaneler, bir araya gelmiş büyük alimler meclisi gibidir.”
Ve yine orijinal bir yaklaşımı komşuluk haklarında görüyoruz:
“Evet kardeşler… Komşu komşunun 112’sidir. 122’sidir. Komşu komşunun 155’idir, ilk imdatçısıdır.”
Dördüncü bölümde aman dikkat haram ve helaller bölümünü özetleyecek bir tespitiyle sizi kitaba davet edeyim.
“Rabbimizin helalleri yeşil ışık; haramları ise kırmızı ışıktır. Kırmızı ışıkta geçersen hem ceza yersin hem de kaza yapar, başını belaya sokarsın.”
Bu bölüm yazarın bu felsefesi üzerinden gitmektedir. Latifeleriyle konuya ayrı bir renk katmaktadır. Dördüncü bölümdeki Abdullah ile Aduvvullah’ın karşılaşması ise gerçekten ilginç bir yaklaşımdır. Merak ediyorsanız kitap sizi bekliyor.
Yazar son bölümde ise yine o engin İslami birikimiyle yine okurları hem Allah’ın rahmetine davet etmekte hem de ciddi uyarılarda bulunmaktadır. Son nefese kadar devam eden bir af kampanyasından bahsetmektedir. Ölümsüzlüğü arayan adamın hikayesi ise oldukça ilginçtir.
Kitap ayet, hadis, kıssa, alimlerin düşünceleri ve Cemil Hocamızın yılların birikimiyle heybesine doldurduğu bilgileriyle oldukça etkili bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle samimiyetini her satırda görüyor ve ondan etkileniyorsunuz.
Yazarın aforizmaları ise oldukça etkiliydi. Birkaç tanesini sizlerle paylaşayım:
“Biz, hepimiz birbirimizin lazımı ve yedek parçasıyız. İlla bir gün birbirimize gerekli oluruz.”
“Şükür; nimetin asıl sahibini tanıyıp ona gereken teşekkürü ve kulluğu tam olarak yapmaktır.”
“Aldatan, değişik pozisyonlarda yapmacık hareketler yapan insanlar, er geç hem Allah katında hem de dünyada perişan olur.”
“İnsan hiçbir zaman melek olamaz ama amelleri ve yaşantısı ile melek gibi olabilir.”