KUR’ANIN ZİRVESİ: BAKARA SÛRESİ-1
Mushaf’taki sıralamaya göre ikinci, uzunluk bakımından birinci, ayet sayısı 286 olup Medine’de nâzil ola Bakara seûresinin bazı isimleri:
el-Bakara: Yahudilere kesmeleri emredilen “Bakara” ve kıssası nedeniyle bu adı almıştır. ez-Zehra: Aydınlık demektir. Müminlerin dünya ve ahiret hidayet yollarını aydınlattığından bu isim verilmiştir. es-Sinam: Zirve, doruk, şeref demektir. Sûre, Kur’ana nisbetle onun zirvesini, tepe noktasını teşkil etmektedir. el-Fustat: Çadır, insanların toplandığı şehir demektir. Bu sûre ordu komutanının talimatlarını gönderdiği, komuta merkezi, çadır konumundadır. Şer’i ahkâmın neşet ettiği ana merkez mesabesindedir.
Bakara’nın fazileti ile ilgili Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şeytan, içinde Bakara sûresi okunan evden ürker ve uzaklaşır.” “Her şeyin bir zirvesi vardır. Kur’an’ın da zirvesi Bakara sûresidir.”
Ashab-ın büyüklerinden İbn Ömer, tam sekiz yıl Bakara sûresinin manası ve taşıdığı hükümleri üzerinde durmuş; bunu hazmetmeye çalışmıştır. Hz. Ömer’in de bu sûrenin manasıyla on iki sene meşgul olduğu bilinmektedir.
Cahiliye devri şairlerinden Lebîd, İslamiyet’le şereflendikten sonra kendisini Kur’ân’a verdi ve şiir söylemeyi bıraktı. Hz. Ömer, halifeliği günlerinde Lebîd’le karşılaştı ve bir şiir okumasını rica etti. Lebîd konuşmadı, sadece Bakara sûresini okudu. Hz. Ömer: “Ben sizden bir şiir okumanızı istemiştim!” dedi. Lebîd: “Ey Mü’minlerin Emîri! Allah bana Bakara ile Âl-i İmrân sûrelerini nasip kıldıktan sonra bir kez olsun şiir okumadım ve okumayacağm.”dedi.
Medine’de ilk inen sûre olduğu gibi, Kur’anın en son nazil olan vahyi de bu sûrenin şu ayetidir. “Allah’a döndürüleceğiniz ve sonra da herkese kazandığının (karşılığı) eksiksiz verileceği günden (o gündeki hesaptan) korkun. Onlara haksızlık da edilmeyecektir.” (Bakara, 281)
İslam’ın şartları; şehadet, namaz, zekât, oruç ve haccın zikredildiği tek sûre olan ve huruf-i mukataa ile başlayan Bakara sûresi şu ana konuları ihtiva etmektedir:
1. Kur’anın Allah tarafından gönderilen eşsiz bir kitap olduğuna dikkat çekip, muttakiler için bir hidayet kılavuzu ve yol gösterici olduğunu ifade ettikten sonra, iman ve küfür konusunda takındıkları tavra göre, üç tip insandan bahseder.
Birincisi tip, mü’minlerdir. Bunlar hiçbir korku, gizlilik ve döneklik göstermeden, imanı hem vicdanlarında hem de pratik hayatlarında dürüst ve erdemli olarak yaşayan kimselerdir. İkinci tip, kâfirlerdir. Bunlar Allah’a ve davetine karşı gelen, pratik hayatlarında küfrü yaşayan ve onu açıkça sahiplenenlerdir. Üçüncü tip, münafıklardır. Bu tip insanlar Medine’de ortaya çıktılar. Bunlar içleri ve dışları bir olmayan kimselerdir. İç dünyalarında kâfir, dış dünyalarında boş iman iddiasında bulunanlardır. Bunlar yalancıdırlar, fesat ve bozgunculuk için çalışırlar, iman edenleri alaya alır, şeytanı dost tutarlar, şeytani işlerin propagandasını yaparlar. Tüm bu ifsatlara rağmen iman iddiasında da bulunurlar.
Nifak, her dönemin büyük hastalığıdır. İman edenleri en çok meşgul edenler münafıklardır. İnandıklarının söylerler ama yaşantıları, iç âlemleri, düşünceleri ile hep küfür ehliyle birliktedirler. Bakara sûresi münafıklığı detaylı olarak tahlil etmiş, düşüncelerini, fikirlerini, davranışlarını ve sıfatlarını ortaya koymuştur ki, onları her zaman ve her yerde bu vasıfları ile tanıma imkânı oluşsun. Mekke’de olmayan bu gurup Medine’de çıkarlarını korumak adına zuhur etmiştir.
2. Bu sûre, İslâm’ın getirdiği inanç, ibadet ve hayat düzeniyle ilgili temel bilgiler ile dünyada iyi işler yapanların ahirette alacakları özel ödüllerden bahseder. Allah’ın kudretini, azametini, varlığını ve birliğini gösteren delilleri, insanın yaratılışı, kabiliyetleri ve imtihanını konu edinir. Kur’anın Allah tarafından indirildiğini ve bunda şüphe edenleri iddialarını ispata çağırır.
Hz. Âdem’in yaratılışı, meleklerin ona secde edişi ve iblis’in inkâr edişi ele alınır. Allah ile melekler arasında cereyan eden diyaloga yer verir. Bilgi ve hikmetle insanın, meleklerden daha üstün bir konuma yükselebileceğine vurgu yapar. Hz Âdem ve nesli, şeytanların başı iblis ve nesline uyup uymamakla sınanır. Bu kıssa aynı zamanda, İslâmî hidayetin Hz. Âdem’e (a.s) verilenle aynı olduğunu ve İslâm’ın insanoğlunun hakiki ve geçerli tek dini olduğunu göstermektedir. Devamı gelecek sayıda… Vesselam…